Ramazan… Ay takviminin dokuzuncu ayı. Recep, Şaban, Ramazan diye bahsedilen ayların üçüncüsü şeair-i İslamiyenin beklenen, özlenen yolları gözlenen mübarek ayı, müşfik dostu.
Yediden yetmişe; çoluğuyla çocuğuyla, yaşlısıyla genciyle bu mübarek aya layık olma çabası o liyakati kazanma safhasıdır Ramazan. Hilal görünmesiyle, çatan bir kaş gibi bize bir şeyler söylüyor sanki o ilk gecenin karanlığında.
Kimine bir hurmanın tatlılığında kimine ise teravih sonraları hoşsohbet muhabbetlerinden bakar Ramazan. Sahura kadar sönmeyen ev ışıkları mıdır içimizi aydınlatan yoksa teravih de camii avizeleri midir yüreğimize ışık tutan. Belki de hiç tanımadığımız insanlarla birlikteliğin anlamlaştırmaya çalıştığımız dakikalardır o ışığın bir cilvesi. Belki sahura kadar süren dost muhabbetidir içimizi ısıtan, belki de pide fırının da iftar vaktine yakın o sürede Ramazan pidesini beklediğimiz anda fırından çıkan ekmeklerin buharıyla ekmeği almak için fırın tepsisine uzandığımız da o fiziksel sıcaklığın çok da ötesinde olan sıcaklığın içimize sinmesidir. Hasılı merhaba, merhabaların yerini alacak elveda, elvedalara yaklaşıyoruz.
Ramazanı tasvir etmek zihnimizin bir köşesine sıkışmış hatıralardan ibaret değil. O bir ruh gibi bir hale bürünme süreci gibi. ‘Nerde o eski Ramazanlar’ ın arananlar listemizin en tepelerinde . En başta kendime hitap ederek “nerde o eski Müslümanlar ve burda şimdi Ramazan Müslümanları” diye bir hiciv de bulunmak istiyorum.
Peki işin aslındası hakikati olduğunu düşündüğüm; Ramazan neyin habercisi ? Ramazan bizden ne istiyor ? sorularını sormak suretiyle Ramazanın asıl mahiyeti bize bihakkın nazar ediyor.
Ramazan deyince oruç, sahur, iftar, teravih gibi Ramazana özel Ramazanın bu şiarları aklımıza geliyor. Bunların en önemlisi ve önemli olması gereken tabi ki de oruç. Normal zamanda helal olan yiyeceklerin bile yasaklandığı süreçtir oruç. Ama sadece aç kalmak gibi bir sığ düşüncesi yoktur orucun amacının.
11 ay belki de çoğu zaman düşünmeden nimetin farkına varmadan gafilcesini mide hapsine aldığımız bu nimetlerin kıymetini anlamak ve aczimizi fakrımızı anlamak emir olmazsa bir suya dahi uzanamayacağımızı anlatmak ve yaşatmaktır oruçtaki amaç. Mideyle beraber tüm uzuvlarına oruç tutturarak daha insani bir hale bürünmektir bu süreç. Aslında 11 ay da böyle olmalısın der bize Ramazan.
Dili yalan sözden, gıybetten, malayaniyattan uzak tutmak. Gözü haramdan sakındırmak ve ibret olana ibretle bakmak. Kulağı boş gereksiz sözlerden uzak tutmak hak ve hakikat dinlemekle meşgul olmak. Bunlardan yola çıkarak diyebilirim ki aslında Ramazan insanın ulaşması gereken bir merhale bir safhadır.
Önce insan sonra Müslümanca bir yaşantı sürmek için Ramazan parkurunda bir ay boyunca koşuyoruz. Ramazan bir haldir. 11 ayın kirlintilerini temizlemek için ve bu halde yaşayabilmek için bir fırsattır. Bir ‘kampanya sezonu’ gibi görebiliriz herhalde…
