Hoşçakal Yusuf-1

Soğuk bir kış günü biletini almıştı Yusuf. Gidiş bileti, geri dönmeyi düşünmüyordu. Aslında tedirgindi orada yaşayacağından. Ama yine de biletini tek yönlü almıştı. Eğer biraz daha bunları düşünürse otobüsü kaçıracaktı. Kalktı, valizini alıp kapıya yöneldi. Saat 16:30 daki otobüse yetişmek için hızlıca evden çıkıp yürümeye başladı. Otobüs terminali evinin bir kaç sokak arasındaydı. Yolculukları hep sevdiğinden hep giderdi zaten oraya. Ama bu seferki bir başkaydı. Doğu görevi için Van’a gidiyordu. Ve arkasında “hoşçakal” diyecek biri bile yoktu. Çünkü Yusuf annesini kendisini doğururken kaybetmişti. Babası ise bir trafik kazasında annesinin ölümünden üç ay sonra ölmüştü. Küçüklüğünden beri alışkındı soğuk duvarlara Yusuf. Yalnızlığını yüzüne daha sert vurmuştu duvarlar.

Bu sefer ki soğukluk ise daha başkaydı. Öğretmen olarak atanmış, ilk görevine doğru yola çıkıyordu. Yusuf aynı anda iki duyguyu birden yaşıyordu. Hem sevinç, hem de bilinmezlik. Ve onun en korktuğu şey bilinmezlikti. Belki de o korkuyu orada yenecekti, kim bilir? Otobüsün kalkmasına on dakika kalmasıya yetişti. Eşyalarını alıp koltuğa oturdu. Yol uzundu ve o da bu uzun yolda her zaman ki gibi kitap okuyacaktı. Şiir kitapları ve romanlar çantasında her zaman bulunurdu Yusuf’un. Kitabını çıkardı ve okumaya başladı. Okuduğu kitap; Sabahattin Ali’nin “Kuyucaklı Yusuf” romanıydı. Kuyucaklı Yusuf’ta onun gibi yalnızdı. Belki de o yüzden bu roman en sevdiklerindendi. Hem adı da aynıydı Yusuf… Acaba hayatı da benzeyecek mi?

Devamı gelecek…

(Olaylar ve kişiler hayal ürünüdür.)


Youtube
Seninde bize katılmanı isteriz. Sende BU FORMU eksiksiz doldurarak bize katılıp, yazarlar kadromuzda kadromuzda yer alabilirsin.

Kültür, Sanat ve Araştırma Bloku.

Bir Cevap Yazın