Kalplerin Gözleri


Kalp Gözü ve Letaifler

https://youtu.be/KXWt72g4vc0

Kalp gözü, maneviyat gözü anlamında kullanılmaktadır. Yani insanın maddi alemden başka, manevi alemlere nüfuz edebilmesidir. Bu, hem bir ihsan-ı ilahi hem de insanın gayret ve çalışmasına bağlı olan bir mertebedir. Dolayısıyla kalp gözü açık olan insanlar, normal insanların görmediği birçok şeyi görürler ve işitirler. Mesela “ehl-i keşfe’l-kubur” dediğimiz mübarek zatlar, ölen şahısların imanlı veya imansız gittiklerini -Allah’ın izni ile- görebilirler. Günümüzde ve her zaman bu gibi kutlu insanların bulunduğuna kanaatimiz vardır. Fakat bunları herkes bilmeyebilir.

Gazali’ye göre büyük sûfîlerin arzu ettikleri şey, tatmak ve yaşamaktı. Nefsin arzularını yok etmek, kalbin dünya ile alâkasini kesmek, gurur, kibir, şöhret ve gelecek endişelerini aşmak onların başlıca fazîletleridir. Bu fazîletler gerçeklesince insanda kalp gözü açılır. Gazzâlî’nin kalbin mâhiyeti ve kalp gözü hakkındaki açıklamaları İhyâ, Mizânü’l-Amel, Munkiz, Risâletü’l-Ledunniyye ve Mişkatü’l- Envâr isimli eserleri başta olmak üzere, diğer eserlerinde de yer almış durumdadır. Burada onun kalp ve kalbî bilgi hakkındaki düşüncesi söyle özetlenebilir:

Kalp, Allah hakkındaki bilginin doğduğu yerdir. O, bir çeşit cevherdir, insan hakîkati onunla kavrar. Kalp, insan rûhunun keşf ve sezgi gibi en yüksek derecesini teşkil eder. Ve bir ayna gibi eşyanın aslını kavrar.

Kalp, akıllı kimseyi hayvandan, küçük çocuktan, deliden, ayıran bir mânâ taşır, maddî göz yani beden gözü dışı (zâhiri) görür fakat içi görmez. Başkasını görür, kendisini görmez, sonluyu görüp, kavram sonsuzu kavrayamaz.

Kalp gözündeki nûr ise, bir olgunluk (kemâl)’tur, yukarıda maddî göz için söylenen eksiklikler onda yoktur. O, başkasını idrâk ettiği gibi, kendini de idrâk eder. Ona, uzak-yakın birdir, eşyanın sırlarına nüfûz edebilir. Kalp gözüne akıl, rûh, insânî nefs gibi isimler verilir.

Kalp, ezelî bir nurdur, Allah Teâlâ onunla insana nazar etsin diye mükevvenâtın özüne konmuş bir yüce sırdır. Kalp adının verilmesi mevcûdatın zübdesi ve mahlûkatın özü olmasıyla, halden hale dönmesi sebebiyledir. Kalp, insanın kendisiyle Rabbini tanıdığı, Hakk’ın kuluna orada tecellî ettiği, kulun Rabbini kendisiyle sevdiği, zevke dayalı idrakin merkezi, Şevk, vecd ve marifetin mahalli olan Rabbanî bir latifedir.

Kalp gözü açmak için çeşitli zikir önerileri vardır. 13.000 Er Rahman, 1000 Fatiha Suresi, 1000 Ayetel Kürsi, 1000 İhlas Suresi gibi. Ancak kalp gözü açmak iyi araştırılmalı ve inanılarak uygulanmalıdır.

Ayrıca bu konu hakkında çeşitli vefkler vardır. Ancak Diyanetin de belirttiği gibi vefkler caiz değildir: Türkçe’de uyum anlamına gelen vefk, bir dörtgen şekil içindeki bölümlere birtakım sayı ve harfler yazılarak meydana getirilen şekil olup, bunu yapanlar, vefk aracılığıyla Allah’ın kendilerini koruyacak bir cin görevlendireceğini iddia ederler. İslam dini, tevhid inancına zarar verdiği için falı, tılsımı ve büyüyü kesin olarak yasaklamıştır.

Kalplerin Gözleri – (Letaifler)

Celcelutiye’deki yedi temel esmanın her birinin bir chakra ile ilişkili olabileceği düşünülmekte. Bu 3. göz olan alın chakrası’nın da (epifizin mekânı) Cebbar ismine baktığı düşünülmekte. Ve yine bu ismin tecelli mekânı olan epifizin aynı zamanda Cebrail (as)’in kanalı olduğu rivayet edilmiştir. Aslında bu chakra’ların İslam medeniyetindeki karşılığının letaifler olabileceği gerçeğini de unutmamak gerekir… Celcelutiye’de Hz. Ali (kv): “Elif-Lâm-Mim-Râ ayetindeki Ra ile ruhlar âlemine yükseldim” buyurmuştur. 

Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar.

Ra’d Suresi
Kalplerin Gözleri

Üzerlik Tohumu

Üzerlik tohumu karanlığı örttü ve gerçek göründü

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Bir kulum ben, yerlere döşenmişim, bir güzelce, bir hoşça yanıp
tütüyorum, üzerlik tohumu gibi ateşler içinde kaynayıp duruyorum a
benim cânım.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî / Divan-I Kebir /Syf:146

Şeyh dedi ki: “Benim kadehimi öyle doldurdular ki içine tek bir üzerlik tohumu bile sığmaz. Bir bak hele, Buraya bir zerre bile sığar mı? Sen sözü yanlış anlamışsın, aldanmışsın. Bu zâhiri şarap, zâhiri kadeh değil ki. Onu, gaybı bilen şeyhten uzak bil. Be ahmak, şarap kadehi, şeyhin varlığıdır. Oraya Şeytan’ın sidiğine asla yol yok! O varlık, Allah nuruyla dolu, hem de dudağına kadar. Ten kadehi kırılmış, mutlak nur kalmıştır.

Mesenevi 1. Cilt /3410

Ateşe üzerlik tohumu serper gibi kurtların başına ateş serp; çünkü o kurtlar, Yusuf’un düşmanlarıdır.

Mesenevi 2. Cilt /127

Kalpte Başlayıp Kalpte Biten “Sezgicilik”

Bu düşünce akımlarının bilgi konusunda ileri sürdükleri yöntemlerin iki temel kaynağı vardır. Biri içinde yaşanan ve duyularla algılanan doğa, öteki insandaki üretici ve yaratıcı nitelik taşıdığı söylenen us ve kavrayış yeteneği. Birincide ağırlık doğaya, ikincide düşünme yeteneğine verilmiştir, iki düşünme biçiminden de birçok öğreti doğmuştur. Bergson ‘un geliştirdiği sezgicilik (intuitio) üçüncü bir yöntem niteliği taşır.

İslam tasavvufunda, özellikle Yeni-Platonculuk’ tan kaynaklanan öğretilerde, gerçeğin kavranması içe doğuş niteliği taşıyan sezgiyle sağlanabilirdi. Gazzali’ de sezgi Tanrı’nın insana bilgi ve bilgelik verdiği bir yetenektir. Şahabeddin Sühreverdi’ ye göre sezgi tanrısal gerçekleri kavramak için bir duyuştur, içe doğuştur.

Böyle bir yeteneği sağlamak için, kişinin bütün gönlüyle Tanrı’ ya, üstün gerçeğe yönelmesi, bütün geçici eğilimlerden, tutkulardan sıyrılması, içinde Tanrı’ dan başka bir varlık bırakmaması gerekir. Yeni-Platonculuk’ tan esinlenen tarikatlarda sezgi Tanrı’ ya ulaşmanın, kendi özünde Tanrı’ yı görmenin tek koşuludur. Onlara göre sezgi usun, kavrayış gücünün bütün yetkilerini aşar, en kısa süre içinde en kesin gerçeğe varmayı sağlar. “Ermişlik ‘’ denen aşamaya ancak sezgiyle ulaşılır.


Hristiyanlık ve Manevi Gözler

Kalplerin Gözleri – Vatikan’daki Kozalak Heykeli

İsâ dedi ki: İşte tohum eken çıktı, avucunu doldurdu, {tohumları} saçtı. Bâzıları yola düştü; kuşlar gelip bunları yedi. Başkaları kayanın üzerine isâbet etti; bunların ne toprağa kök saldı ne de göğe uzanan başak verdi. Ve başkaları da başakların üstüne düştü; bunlar tohumu boğdu ve kurtçuk gelip bunları yedi. Daha başkalarıysa iyi toprağa düştü de [göğe doğru yükselen] güzel bir semere verdi. [Bu iyi toprak] bire altmış, hattâ bire yüzyirmi verdi.

 Toma’ya Göre İncil / 9

Kalplerimizin gözlerini açmak, Mesih’te sahip olduğumuz görkemli mirasın zenginliklerine ilişkin bilgelik ve vahiy verildiğimiz anlamına gelir. ( Efesoslular 1:18 ) Bu, kurtuluşumuzun umudunu ve güvencesini anladığımız anlamına gelir. Ve bu, Ruhunun içimizde çalışarak Tanrı’nın ölçülemez gücünün büyüklüğüne katılabileceğimiz anlamına gelir. ( Efesoslular 1: 19-20 )

Manevi gözlerimizin açılması olmadan, İncil’in müjdesini ve ebedi kurtuluşumuzun ne anlama geldiğini anlayamayan, körlükte yürüyoruz.

Onların durumunda, bu dünyanın tanrısı, kâfirlerin zihnini kör etti, onları Tanrı’nın imgesi olan Mesih’in görkeminin müjdesinin ışığını görmelerini engelledi. ( 2 Korintliler 4: 4 )

“Karanlıkta oturanlar gerçek (büyük) ışığı görürler” 

Hz isa

Manevi körlük bizi Tanrı’nın kutsal şeylerini kabul etmeden, manevi olarak fark ettirir.

Doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’nun şeylerini kabul etmez, çünkü onlar onun için ahmaktırlar ve onları anlayamazlar çünkü ruhsal olarak ayırt edilirler. ( 1 Korintliler 2:14 )

Wilcock kitabında beyin epifizinin yazılı tarihine yer vererek konuyu daha derin bir boyuta taşıyor:

“(…) Platon, Devlet’te (VII. kitap) ‘bu bilgiler çerçevesinde ruhun arındırılmış ve aydınlanmış bir organı vardır ki onu kurtarmak, gerçeklik sadece onun vasıtasıyla bize ulaştığı için on bin tane normal gözü feda etmeye değer’.

David Wilcock

Bunlara ek olarak, masonik bilgin Manly Palmer Hall, Tüm Çağların Gizli Tarihi’nde aşağıdaki kısma yer vermiştir:

‘(…) Hindular beyin epifizinin Dangma’nın Gözü adını verdikleri üçüncü göz olduğuna inanmaktadır. Budizmde her şeyi gören, Hristiyanlıkta biricik göz olarak bilinir… (beyin epifizi) bir zamanlar olduğu şeye sonradan yine dönmeye yazgılı bir organ olup insan ile yaradan arasındaki bağ işlevini görecektir…”

Manly Palmer Hall

Kabala İlmi

“Pratikte Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.”

Shimon Halevi

RAMBAN Musa Peygamber’in yazılarına tefsirinin girişinde şöyle yazdı: “Bu kitabı inceleyen herkese gerçek sözleşme getiriyorum, yani Işığın sırlarında yazdığım tüm ipuçlarıyla ilgili olarak kararlıkla belirtiyorum ki sözlerim bilge bir Kabalistin ağzından anlayışlı bir dinleyicinin kulağına hariç herhangi bir akıl ya da zekâ ile kavranamaz.” Bunun gibi Kabalist Haim Vital’in, Hayat Ağacı’na girişte yazdığı ve ayrıca bilgelerimizin sözlerindeki gibi (Hagiga, 11): “Eğer bilge değil ise ve kendi aklı ile anlamıyorsa kişi Kabala’yı kendi başına çalışmaz.”

Kişinin bilge bir Kabalistten alması gerektiğini söylediklerinde onların sözleri tümüyle anlaşılıyor. Ancak, öğrencinin öncelikle akıllı ve kendi aklıyla anlayan olması gerekliliği neden?

Dahası, eğer öyle değilse dünyadaki en erdemli kişi bile olsa ona öğretilmemeli de. İlaveten, kişi zaten akıllı ise ve kendi aklı ile anlıyorsa başkalarından öğrenmeye ne ihtiyacı var ki?


Horos’un Gözü

Horus (HaruHor), Antik Mısır mitolojisinde gök tanrısıdır. Osiris ve İsis’in oğludur. Horus, şahin başlı tasvir edilir, bazı tasvirlerde firavunlar İsis’in kucağında sembolize edilmiştir. Bunun sebebi firavunların dünya üzerindeki Horus olduğuna inanılmasındandır. Firavunlar kendilerini Horus’un yeryüzündeki cisimleşmiş halleri olarak gördükleri için Horus, Antik Mısır’ın en önemli tanrılarından 

Kalplerin Gözleri

Pozitif enerjiyi çekmek, negatif enerjiyi hayatınızdan uzaklaştırmak, karşılaştığınız zorluklarda daha güçlü olmak için, antik Mısır uygarlığına ait en eski tılsım olan Horus’un Gözü, istediğiniz amaca ulaşmanızı sağlayacak.

Gizemlerin ve tılsımların ülkesi eski Mısır’a ait bir parça Horus’un Gözü. Bizim nazar boncuklarımızın atası… Göze gelmek, göz değmesi ifadelerinin kaynağı… Binlerce yıldır nazara karşı kullanılmış bir sembol…

Eski Mısır’da kozmosu, doğru eylemi ve iyiliği temsil eden Horus; kaosu ve kötülüğü temsil eden Seth ile daimi bir savaş içerisindedir. Mısır uygarlığı aydınlık ve karanlık arasındaki savaş fikri üzerine kurulmuştur, bütün efsanelerinde bunu görmek mümkündür.

Seth ile olan savaşında bir gün Horus gözünü kaybeder. Mısır’da Bilgelik Tanrısı olan Thoth, savaşa devam edebilmesi için ona bir göz daha verir. Fakat bu fiziksel bir göz değildir, ruhsal bir gözdür. Bizim kalp gözü veya üçüncü göz dediğimiz şey gibidir…

Kendisine verilen bu içsel göz sayesinde Horus, Sethe karşı zafer kazanır. Böylece bir kez daha aydınlık galip gelmiş olur. Horus’un Gözü, aydınlığın ve iyiliğin her zaman karanlığa ve kötülüğe galip geleceğini, fakat bunun için içsel bir göze ihtiyacımız olduğunu anlatan muhteşem bir semboldür.

Horus’un Gözü, bulunduğu ortamda bir tılsım etkisi yaratarak, nazara ve negatif enerjiye karşı korunmanızı sağlar. Pozitif enerjiyle birlikte, karşılaştığınız zorlukların üstesinden gelmenize yardımcı olur, tıpkı Horus’a Seth’i yenmesinde yardımcı olduğu gibi…


Ajna Çakra ve Üçüncü Göz

1) İlgili Özellikleri

❖ Altıncı çakra alnın ortasında, iki kaşın arasında yer alır.
❖ Rengi; lacivert / çivit mavi
❖ Elementi; –
❖ Duyusu; düşünme
❖ Notası; la
❖ Mantrası; sham
❖ Bedende etkilediği bölgeler; yüz, gözler, kulaklar, burun, sinüsler, beyincik,
soğancık bezi, kafatası, merkezi sinir sistemi.
❖ İlgili salgı bezi; hipofiz.

Bu bez beynin alt kısmında yer alır. Hipofiz bezi
hormon sisteminin yöneticisi ve düzenleyicisidir. Bunun yanı sıra salgıladığı büyüme hormonu ile bütün organ ve dokular uyumlu bir şekilde büyüyüp gelişirler. Vücuttaki yağ, protein ve karbonhidrat metabolizmasını da düzenler.

Yapılan araştırmalar sonucunda duygusal sağlığımızda ana etken olduğu
anlaşılan serotonin (kendini iyi hissetme enzimi) salgısının üretiminden sorumlu olduğu saptanmıştır.

2) Enerjisel Fonksiyonu

❖ Alın çakrası bilinçlenmenin ve bilgeliğin merkezidir. Bilinçli olmak; bizi yoran, üzen, kısıtlayan düşünceleri ve inançları değiştirmek için önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek demektir. Geçmişe takılı kalmadan ya da gelecekten endişe duymadan, anı yaşayabilmek, her günün değerini bilmek ve bu farkındalıkla var olmaktır.
❖ Altıncı çakraya genellikle “üçüncü göz” de denir. Burası sezgisel gücün
(yaşananların yaşanma sebeplerinin fark edildiği) merkezidir. Kişinin zihinsel bedeni ile bağlantılıdır.
❖ Kişisel iradenin, Tanrısal iradeye teslimi bu çakranın enerjisi gereğidir.
❖ Uzaktan şifa vermede en önemli çakradır. Meditasyonda konsantrasyon
merkezidir.

Kalplerin Gözleri – Simgesi; 96 yapraklı lotus

3) Enerjinin Dengede olması

❖ Kolaylıkla rehberlik alır, duru görü, imgeleme ve konsantrasyon gücü artar ve iç farkındalığı olur, enerjileri hisseder.
❖ Madde bağımlılığı, ölüm kaygısı (ki varsa, kök çakra ve alın çakrası birlikte çalışılır) ortadan kalkar.
❖ Hafıza ve irade gücü artar.
❖ Kendi içinde dengeyi sağlamak için, bir başkasına ihtiyaç duymaz.
❖ Yaşantısı, olumlu seçimler ve eylemler üzerine kuruludur.
❖ Alın çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; gerçeklerle
yüzleşme kaygısı ve başkalarının tavsiyelerine güvenme kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

4) Aşırı Faaliyet

❖ Bilimin ispatladığı şeyleri anlar ve kabul eder. Mantıklıdır. Soyut kavramları, bilgileri bilim ve gerçek dışı bulduğundan dolayı reddeder.
❖ Başına gelen şeyler için başkalarını suçlayan düşünce yapısında olur.
❖ Aşırı otoriter, kendini beğenmiş, kibirli bir yapı oluşur.
❖ Yargılayıcıdır.

5) Enerjinin Bloke Olması

❖ Sadece gördüğünü algılar. Ruhsal gerçekleri reddeder.
❖ Yaşamın temel konuları üzerine odaklanır. Para, giyim, yemek, barınacak yer gibi.
❖ Zihinsel karışıklık yaşar, unutkanlık görülür.
❖ Amaçsızdır. Sorumluluk almak istemez.
❖ Kendi sezgilerine güvenmez.
❖ Anda yaşamayı beceremez.

6) Hastalıkları


Sinüs sorunları, nezle, saman nezlesi, migren, sinir iltihabı (zona gibi), körlük, katarakt, sağırlık, beyin tümörü, felç, iç kanama, nörolojik rahatsızlıklar, öğrenme güçlüğü.

Altıncı çakrayı yeniden açmak hiç şüphesizki kişisel cesaret gerektirir. Altıncı çakrası uzun bir süre kapalı olan kişi yoldan çıkmaya yatkındır. Açıldığı anda zor sorular peş peşe sıralanmaya başlar:

“Burada ne yapıyorsun? Niçin bedenin böyle görünüyor? Neden böyle hissediyor? Güzelliklere ve hayallerine ne oldu? Bu garip insanlar da kim? Allah aşkına burada neler oluyor?” Eğer mazeretiniz, bir açıklamanız ya da bir cevabınız yoksa o zaman kendinizi kutlayın! Demek ki evin yolunu buldunuz.


Şamanizm ve Parapsikoloji

Kalplerin Gözleri – Alıntıdır.

1) Eeren

Şamanların varoluşlarından beri süregelen bir yöntemdir. Şamanlar
manevi güç açısından yüksek donanıma sahip olsalar da işleri
kolaylaştırmak ve kendilerine ek destek sağlamak için duru bir nesneye
bilinç vererek ve bu duru nesneleri ruhlandırarak onları bir ulağa
dönüştürmüşler, böylece kendilerine destek olan koruyucu ve yardımcı
tılsımlar yapmışlardır. Duru nesnelerin bilinçlendirilmesi ve
ruhlandırılmasına “eeren” denir. Eerenler, köz (nazar) değmesinden,
korunmaya ve şifaya kadar destek olarak yapılan sihirlerdir.

2) Ayahuasca

Kutsal Amazon bitki tıbbı zihin, beden ve ruhu iyileştirme gücü ile demlenmiş olan Ayahuasca, dünyanın her yerinden insanlara sesleniyor. 

Amazon’a özgü en az iki yüksek bitkinin güçlü bir halüsinojenik karışımı olan ayahuasca yoğun bir psychedelic’tir. Saykodeliklerin sorumlu kullanımı bilinçaltı benliklerimize erişmemize ve iletişim kurmamıza yardımcı olabilir. Tecrübe ile, en berrak, uyanık rüyalar olarak tanımlanan gerçeküstü vizyoner durumlara binmeyi, sörf yapmayı, hatta “gezinmeyi” öğrenebiliriz. Tıp alanında, hayatı artıran mesajlar, genellikle “vizyon” olarak adlandırılan soyut, sembolik, arketipik ve evrensel dillerde gelir.

Tıpta, birçok insan kendi ruhları içinde sağlık için engelleri keşfeder ve kaldırır ve barış, ilham, açıklık, vahiy ve hatta tam paradigma değişimleri bulur. Bizi doğadan ayıran davranışlar ve sınırlar, birbirine bağlılık ve evrensel birlik vizyonlarına dönüşür. Peru Amazon’da güvenli bir set ve ortamda yetenekli rehberlerle seyahat ediyoruz. Tören, şamanların korunan, kutsal alanı düşündüğü maloka adı verilen yuvarlak bir binada yapılır. 


Epifiz Bezi / DMT

Epifiz bezinin salgıladığı hormonlar içinde, üzerinde en çok konuşulan ve Epifiz bezine en çok kutsallık veren hormon DMT hormonudur. Bu hormon da diğerleri gibi geceleyin uyku sırasında, doğum ve ölüm anında salgılanan ve bir çeşit halüsinojen olan kimyasal maddedir. Esasında çok basit bir moleküldür. DMT geceleyin, rüyaların görüldüğü esnada salgılanır. Salgılanan hormon çok düşük miktardadır. Eğer salgılanan DMT miktarı fazla olursa beyinde algı değişimine yol açar.
Peygamber hastalığı olarak da bilinen ‘Temporal Lob Epilepsisi’, beyinde yüksek miktarda DMT salgılanmasına sebep olduğu için farklı boyutlara kapılar açıyor ve bir takım şizofrenik halüsinasyonlara sebep oluyor.

Doğum ve ölüm esnasında salgılanan DMT miktarı, normal zamanlarda salgılananlardan daha fazladır. Doğumda DMT’nin daha çok salgılanması ile anne ve bebekte bir trans ve mutluluk hali gerçekleşir. Bu durumda anne doğum sancısına daha rahat katlanır, bebek de uyku halinde olduğu için yeni bir hayata sıkıntısız bir geçiş yapar. Araştırmalara göre bebek dünyaya geldiğinde, beyin omurilik sıvısında çok miktarda DMT bulunduğu tespit edilmiştir. Bebeklik ve küçük çocukluk döneminde beynin %40 daha aktif olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle de öğrenmeye ve spiritüel ilişkilere daha açıktırlar. Çocuklarda 2 yaşına kadar gelişimini tamamlayan Epifiz bezi, 12 yaşına geldiğinde oldukça küçülür ve kireçlenmeye başlar.

Epifiz bezinin küçük çocuklarda daha büyük ve daha aktif olması ve bu bezden salgılanan DMT ve diğer hormonların ergin kişilere nazaran daha fazla olması sonucu, onların zihnini manevi ve ruhani boyutlara daha açık hale getirir. Salgılanan hormonların miktarına göre de beyin ve zihin sistemlerinin ruhani ve metafizik boyutlara açıklık oranı, salgılanan hormonun miktarına bağlı olarak değişir. Eğer salgılanan hormon miktarı yüksekse metafizik boyutlara açıklık oranı da yüksek olur. Bu nedenle de bu çocuklar hayali varlıkları kolayca görebilirler, ergen hale geldiklerinde Epifiz bezleri küçülüp DMT salgıları azalacağından artık hayali varlıklar görmeyeceklerdir. Çocuklar buluğ çağına girdiklerinde şehvet duyguları artacağından, Epifiz bezi aktiviteleri yavaşlayıp, küçülecek ve daha az hormon salgılayacağından, diğer boyutlarla ilişkisi oldukça azalacaktır. Küçük çocuklarda yaşanan bu durum sadece DMT salgılanma oranıyla ilgilidir.

DMT insan bilinci üzerinde çok etkilidir. Bu hormon beyin içerisindeki Epifiz bezi ile salgılanmakla beraber, doğada bulunan basit bir bileşiktir. Bunun dışardan ağız yoluyla kontrolsüz bir şekilde alınması insan bilinci üzerinde büyük tahribat yapacağı gibi ölümlere de sebep olabilir.
DMT sadece insanlarda ve canlılarda değil, bitkilerde de bulunmaktadır. Bitkiler doğadaki organizmalarla olan bağlantılarını DMT ile sağlamaktadırlar. Bir anlamda bitkilerin dili vazifesini görüyor.

Kalplerin Gözleri

30-40 yıl öncesine kadar DMT; işlevi olmayan bir fizyolojik gürültü olarak tanımlanıyordu. 1960’lı yıllarda Epifiz bezi üzerinde yapılan yoğun çalışmalar, DMT kullanılarak yapılan psikedelik (hayal gördüren) deneyler sonucunda, Epifiz bezi ve DMT pek çok ezoterik otoriteler ve bilim adamları tarafından ciddiye alınarak önemli bir organ olarak kabul gördü. Mevcut haliyle DMT yahut diğer adıyla Ruh Molekülü bir bilmece halini aldı.

Ezoterik olarak düşünüldüğünde Ruh iç dünyadır, molekül ise dış dünyadır. DMT ise bizi bilimden Ruh’a taşıyan bir uyarıcıdır. İnsanların çeşitli egzersizlerle veya doğal yapıları gereği Epifiz bezinin DMT salınımını artırmaları sonucu yaşadıkları deneyimler ile DMT’yi dışardan ağız yoluyla alarak yaşadıkları deneyimler arasında birçok benzerlikler vardır.

Bu deneyleri yaşayanlarla, ölüme yakın deneyleri yaşayanların gördükleri ve söyledikleri şeyler de birbirine yakındır. Epifiz bezinin ürettiği fazla miktarda DMT’nin etkisiyle veya dışardan ağız yoluyla alınan DMT’nin etkisiyle transa girenlerin anlattıklarına göre; bu kişilerin bilinçleri vücutlarını terk edip başka boyutlara geçiyor.

Hepsi de bu geçiş esnasında bir tünelden geçtiklerini, daha sonra çok değişik renklerdeki ışık alemine girdiklerini, sonra kendilerini beyaz bir ışığın içinde bulduklarını, orada farklı yapılarla, farklı bedenlerle karşılaştıklarını, büyük bir huzur içinde olduklarını, sonunda her şeyin bir olduğunu kavradıklarını ufak tefek nüanslarla anlatıyorlar. Yani ölmeden, ölümden sonrasını yaşadıklarını ifade ediyorlar. İşin enteresan tarafı, bu deneyimi yaşayan insanlarda çoğunlukla eski hallerine göre farklılıklar görünüyor. Daha uysal ve daha sevecen oldukları, öğrenme yeteneklerinin arttığı söyleniyor.

DMT deneyimleyenler ile yoğun meditasyon sonundaki deneyimler arasında da bir çok benzerlikler bulunduğu söylenmektedir. Sonuçta mistik deneyimlerin açığa çıkmasına neden olan şey, beyindeki Epifiz bezinin ürettiği DMT’dir. Çok fazla DMT psikedelik (hayal gördüren) bir etki yaratırken, yetersiz DMT ise dünyayı donuk, sönük ve gri görmemize yol açar. Bu nedenle DMT’ye ‘Ruh Molekülü’ deniyor. Diğer bir deyimle de ‘gerçeklik molekülü’ deniliyor.

Kireçlenmiş Epifiz Bezi Nasıl Temizlenir?

Her sabah uyandığınızda ilk iş olarak limonlu ılık su tüketmelisiniz. Dardanel tonlu salatamıza elma sirkesi eklemelisiniz. Bu gibi basit beslenme alışkanlıkları ile kireçli epifiz bezini temizleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra tabii ki melatonin ile serotonin adedini artırıcı besinler de tüketmelisiniz. Ayrıca ayahuasca ve üzerlik tohumu epifiz bezinde etkilidir.

Epifiz bezinin günlük yaşamımızda diş macunlarında bolca bulunan Florürdür.


Özet geçmek gerekirse; tüm insanlar çeşitli yöntemlerle kendi gizemini çözmeye çalışmış. Olayın özü hep aynı kalmış, yöntemler değişmiş. Sufiler zikrederek Gözünü açmış, şamanlar ayahuasca’lı ayinleriyle. Mısırlılar sırrı Horus’ta aramış, Yahudiler Kaballa ile, Hintliler Ajna ile…

Ama hep aranmış o sır.

Sır hep içinde saklı, aynı senin varoluşun gibi!


Kaynak:
1) sorularlaislamiyet.com
2) İMÂM GAZZÂLÎ / Milletlerarası Tartışmalı İlmî Toplantı / M.Ü. İLÂHİYAT FAKÜLTESİ VAKFI YAYINLARI Nu: 271
3) Tasavvuf Termnolojisinde Letâf-i Ruhaniyye /İsa ÇELİK
4) www.diyanet.gov.tr
5) www.crosswalk.com
6) www.kabala.info.tr
7) Aura ve Çakra Kullanma Kılavuzu / Kuraldışı
8) kuranihayat.com
9) www.kooplog.com
10) www.yasarozkan.net
11) www.collective-evolution.com
12) www.zet.com
13) gaiadergi.com
14) Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi Cilt.2 Sayı.15 Sayfa.835 Bergsoncu Sezgicilik A
15) felsefekulubu.pau.edu.tr

Bir Cevap Yazın