Günümüzde de çokça tartışılan konulardan biri de Ku’tul Amare zaferidir.
Şöyle ki;
Kut’ul Amare hiç şüphesiz Türk tarihinin en büyük zaferlerinden biridir. Eski dünya düzeni olarak tabir edilen dönem kapanmadan hemen önce 1. Dunya savaşı patlak vermişti. Osmanlı imparatorluğu’da bu savaşta başını Almanya’nın çektiği ittifak devletlerinden yana savaşa girmiş ve birçok cephede kahramanca mücadele etmişti. Bu cephelerden en önemlisi elbette Çanakkale cephesi ise de en az onun kadar önemli olan bir cephe de vardır ki, bu da hiç şüphesiz Kut zaferinin de yaşanacağı Irak cephesi’dir. İngilizler Selman-i Pak muharebesinden yenilgi ile ayrılınca kadim Mezopotamya ovasınin Kut kasabasına sığındılar. Kasaba kısa sürede Osmanlı ordusu tarafından kuşatılinca, İngiliz General Townshend neye uğradığıni şaşırmış ve İngilizler için çetin bir direniş mücadelesi başlamıştır. İngiliz general Townshend öylesine siddetli bir kuşatmaya maruz kalmıştır ki; Savaş sonrası yazacağı anılarında kendisini Ruslar tarafından kistirilarak günlerce direnmiş Plevne kahramanı Gazi Osman paşa ile gıyabında eş tutmuştur…
Sayıca fazla olan İngiliz ordusu kuşatma sırasında birkaç yarma harekatı denemişlerse de başarılı olamamış, her seferinde ciddi zayiat vererek geri çekilmiş ve bir süre sonra açlık ve salgın hastalıklar baş gösterince tüm unsurlari ile birlikte Mirliva Halil Paşa’ya teslim olmuşlardır. Halil paşa orta boylu, zeki, kurnaz, cesur ve esprili bir kumandandi. Hatta esir İngiliz generalini teslim aldıktan sonra Büyükada’da onuruna yemek vermiş ve eğer karnıniz doymadiysa arkadaşlar yumurta kirsinlar diye de dalga geçmiştir.
Aynı zamanda Rakı ve eğlenceye düşkünlüğü ile de bilinen Halil paşa, Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük amcası idi…
Çoğu zaman içkili ziyafetlerde boy göstermiştir. 1957’de vefat etmeden kısa bir süre öncesinde de çevresine ölünce mezarıma hortumla rakı bağlayın diye espri yapmayı da ihmal etmezdi.
Halil Kut Pasa; Atatürk tarafından da çok sevilirdi fakat ittihatçı olduğu için siyasete girmesi engellenmiştir. Ve sivil hayat yaşamaya zorlanmistir. 1934’teki soyadı kanununda kendisine KUT soyadı bizatihi Atatürk tarafından verilmiştir. Atatürk’ün bu kararı Kut-ul Amare’nin unutulmaması adına verdiği bilinmektedir. Bu sebeble ” Kut zaferi” her daim hatırlanip ve 1950’lere kadar da ” Kut Bayramı” olarak kutlanmakta idi. Fakat 1930’lardan sonra dünya yeni bir ideoloji ile tanışmaya hazırlanıyordu.”Nasyonal Sosyalist Almanya ve Naziler” bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken diğer yandan Kut’ul Amare zaferi de yavaş yavaş değişen dengelerle beraber unutulmaya başlanmıştır.
Dönemin Cumhurbaşkanı Merhum İsmet İnönü’nun o dönemki en önemli misyonu pragmatist bir siyaset izleyerek bir yandan Nazilerin gönlünü hoş tutmaya diğer yandan da bizimle beraber savaşa girin diyen İngiltere başbakanı Sir Winston Churchill’in baskılarına karşı zaman kazanmaya çalışmaktı.
Nihayet 2. Dünya savaşı İngiltere ve müttefikler tarafından kazanıldı ve kurulan yeni dünya düzeni ile beraber artik NATO üyesi ve İngilizler’in müttefiki olmuş bir ülke daha fazla Kut bayramını kutlayamazdi. Ve İngilizler’in talebi üzerine 1952’de merhum başbakan Adnan Menderes tarafından tüm idari müfredattan tamamen kaldırılmis ve günümüze kadar hep hafızalarda kutlanagelmistir.
Fakat son yıllarda KUT’UL AMARE etkinlikleri yeniden kutlanmaya başlanmıştır.
