Yüzü gülümsedi İhsan’ın. Hikayede böyle başlamıştı zaten. Hava soğuktu, bedeni titremekten yorgun düştüğünden titremek hafızasında kaybolmuştu. Denizin soğuğu tüm sahili buz kesmişti. Karşıdaki son dükkan son şarkısını plak çalardan çaldığına göre artık kepengi kapatabilirdi. Son şarkı İhsan’ın dilini bilmediği ama hissettiği plak olurdu. Bugünkü bambaşkaydı.
Belki cebi para görmemişti, karnı doymamıştı ama üşümesini de ısıtmıştı bu şarkı. Tüm deniz ve İhsan alkış kıyametti. İhsan gözünü açtığında karşısında bir çocuk vardı. Çenesi soğuktan titriyor, gözlerinden korku dökülüyordu. İhsan hemen ceketini çıkardı, çocuk elleriyle kafasını korudu, İhsan’ın yırtık ceketi çocuğu soğuktan korumak içindi. Hemen polise haber verecekti, vazgeçti. Sokakta yaşayan üstü başı pis birine mi kalmıştı iyilik yapmak. Üstüne kalırdı hem çocuk, bi de dayak yerdi “Çocuğu mu kaçırdın lan sen?” diye. Çocuğa baktı çocuk gülümsüyordu. Dilini bilmediği bir şeyler söyledi İhsan’a. İhsan sevincin dilini anlamıştı ama. Ruhu temiz olanların işiydi iyilik yapmak. Hemen çocuğu aldı kucağına, götürdü az ilerdeki telefon kulübesine.
Sağda solda üç beş balici, üç beş hayat kadını, üç beşte sokaktaşı vardı. Ama kimseye bırakamadı küçüğü. Çevirdi 155’i. Sahilin soğuğu küçüğü iyice halsiz bırakmıştı. Allah’tan polis hemen geldi. 100 dalga sahile çarpmadan gelmişti polisler. Ekip arabasına binip gittiler. Arabada kaloriferler açıktı. Bu vesileyle ikisi de ısınmıştı. Karakola gelir gelmez koştu çocuk bir kadına , sarılıp ağladılar, çekti içine kokusunu küçüğün kadın. Eliyle gösterdi küçük, İhsan’ı. Kadın, İhsan’ın yanına gitti gözüne baktı uzun uzun. Sarıldı İhsan’a. İhsan sarılmayı unutmuştu, sarılılmayı da. Gözü doldu üçününde, gülümsedi İhsan, kadın ve küçük. İhsan bu kadar mutluluğa alışkın değildi, döküldü göz yaşı, öptü kadın. Bir de hediye verdi hatta apar topar çantasından.
İhsan öğrendi polislerden. Kadın alman bir sanatçıymış, konser için geldiği şehirde kızını kaybetmiş. Bulamayınca gözleri kan çanağı olana kadar ağlamış karakolda. Çok uzağa gidememiş kızı belki ama bir gece bir asır olmuş annesinin ruhunda.
İhsan tüm gülücüklerini de yanına aldı ve evi olan sokağa gitti. Paketi tüm heyecanıyla açtı ve hediye bir plaktı. Sabaha kadar içinde ne var sorusuyla uyumamıştı İhsan. Dalgalarda cevap vermemişti. Karşıdaki plakçı dedeye kalmıştı işi. Güneş güne selamlamasını yaptı. Dedenin kepenginin sesini duyunca hemen gitti İhsan. Rica minnet ikna etti dedeyi. İğne plağa dokundu, çalan şarkı dün gece çalan şarkı ile aynıydı. Dilini bilmediği bir şekilde gülümsedi, “Bu şarkı ruhu hala üşüyenlere gelsin!” dedi. Çaldı Comme Les Blés…
#2220
